Atina'da 24 Saat
Kalamata otogardan Perşembe günü saat 8'de Atina'ya ekspres otobüs ile hareket edecekken otele dönüp unuttuğum cep telefonumu alıp biraz vakit geçirip tekrar otogara geri geldim. Saat 10'da hareket ettik dilenci otobüsüyle neredeyse her kasaba ve şehre uğrayıp, bir de 20 dakika mola ile saat 2 gibi vardım Atina otogarına. İnsanları geçtiğimiz yerleri gözlemledim. Zaman gerçekten sanki 20-30 yıl önce durmuş oralarda, kıyafetler, valizler, yükleri bile eski film sahnelerinden. İki küçük çocuklu aile bindi, biri bebek, tek tük yer var, yan sıramda 2 genç arkaya geçti yer açtılar, ben de yana kaydım küçük kızları oturdu. Elindeki telefondan gürültülü bir çocuk dizisi açtı avaz avaz izliyor. Annesine işaret ettim kulaklık yok mu diye, yok dedi, sesini kıs demedi kızına. Birlikte epey öyle seyahat ettik:)
Ev arkadaşlarım varınca mesajla evin adresini, anahtarın içine koyulduğu asma kilidin şifresini bildirdiler, bir taksiye atlayıp eve doğru yola koyuldum. Ertesi gün saat 3,5 uçağıyla döneceğim için nereden başlasam diye düşünürken şöföre sordum. Yine neredensin sohbetiyle şöför sevdi beni Türküm deyince, isterseniz ben bırakırım yarın havaalanına daha ucuza dedi telefonunu aldım. Görmek istediğim yerleri saydım, o Zeus'u ekledi, yürüyerek gidebileceğim bir güzargah söyledi haritadan mantıklı geldi, Plaka'ya akşam git gündüz kimse olmaz demesiyle programım belli oldu.
Evi rahat bulduk, bir heyecan eve girmek için demir parmaklıkta asılı kilidi şifreyle açıp içinde anahtarı göremeyince aklımdan bin tilki geçti ne yaparım diye meğer evde bir arkadaş varmış:) Eve girince sevindirik oldum, valizi bırakıp sokağa çıktım 2 dakikada Parthenon Tapınağının önündeydim.
Şöför bu sıcakta tapınağa girmeyin, ya sabah erken ya günbatımı demişti girmeden çevresinden bakıp, öğle sıcağında müzeye girin hava ferahlayınca şehirde yürürsünüz demişti dinledim, Acropolis Müzesine girdim, giriş 5 Euro, sıra yoktu, gezmesi de çok kolay ferah mimarisi. Tapınak için bilet sordum 20 Euro imiş ama önü çok kuyruk ve güneş tepedeydi. Aslında önce müzeyi pas geçip bir an önce sokaklarda yürümek istedim, sonra erken kapanır kaçırırsam üzülürüm diye tekrar geri yürüyüp müzeye girdim. Müzede tapınağın tarihçesini, geçirdiği dönemleri ve değişikleri anlatan güzel bir film izledim, Türklere geçince nasıl camiye çevirdikleri de vardı, gelen vurmuş giden vurmuş yine iyi bu kadarı kalmış. Müzeye mail attım, filmi internette nerede bulabilirim diye hemen cevap geldi ama yokmuş internette, bu adresi verdiler müze hakkında diğer filmler için
https://www.youtube.com/user/TheAcropolisMuseum
Ev arkadaşlarım varınca mesajla evin adresini, anahtarın içine koyulduğu asma kilidin şifresini bildirdiler, bir taksiye atlayıp eve doğru yola koyuldum. Ertesi gün saat 3,5 uçağıyla döneceğim için nereden başlasam diye düşünürken şöföre sordum. Yine neredensin sohbetiyle şöför sevdi beni Türküm deyince, isterseniz ben bırakırım yarın havaalanına daha ucuza dedi telefonunu aldım. Görmek istediğim yerleri saydım, o Zeus'u ekledi, yürüyerek gidebileceğim bir güzargah söyledi haritadan mantıklı geldi, Plaka'ya akşam git gündüz kimse olmaz demesiyle programım belli oldu.
ATİNA Haritası gittiğim yerler |
ACROPOLİS MÜZESİ
Şöför bu sıcakta tapınağa girmeyin, ya sabah erken ya günbatımı demişti girmeden çevresinden bakıp, öğle sıcağında müzeye girin hava ferahlayınca şehirde yürürsünüz demişti dinledim, Acropolis Müzesine girdim, giriş 5 Euro, sıra yoktu, gezmesi de çok kolay ferah mimarisi. Tapınak için bilet sordum 20 Euro imiş ama önü çok kuyruk ve güneş tepedeydi. Aslında önce müzeyi pas geçip bir an önce sokaklarda yürümek istedim, sonra erken kapanır kaçırırsam üzülürüm diye tekrar geri yürüyüp müzeye girdim. Müzede tapınağın tarihçesini, geçirdiği dönemleri ve değişikleri anlatan güzel bir film izledim, Türklere geçince nasıl camiye çevirdikleri de vardı, gelen vurmuş giden vurmuş yine iyi bu kadarı kalmış. Müzeye mail attım, filmi internette nerede bulabilirim diye hemen cevap geldi ama yokmuş internette, bu adresi verdiler müze hakkında diğer filmler için
https://www.youtube.com/user/TheAcropolisMuseum
ZEUS TAPINAĞI |
Hava nasıl boğucu sıcak, 30 dereceydi. Aklınızda olsun gezerken saat 3'ten sonra bile koruyucu krem sürün, benim sadece yüzüme sürmem yetmedi, elbiseyle gezdiğim için bacaklarımın önü iki günde hayatımda yanmadığı kadar kavruldu yürürken fena yanmışım.
Zeus'tan çıkınca Syntagma Meydanına yürüdüm, Parlemento Binasının önünde askerlerin nöbet değişme seremonisine denk geldim, oradan karşısındaki Syntagma Meydanına geçtim bir göz attım.
PARLAMENTO BİNASI, Syntagma Meydanı Karşısı |
SYNTAGMA MEYDANI |
SYNTAGMA |
KOLONAKİ |
KOLONAKİ |
KOLONAKİ'de lokal lezzetler |
BİT PAZARI MONASTRAKİ |
Meğer tam aradığım bit pazarı sokağına denk gelmişim. Burası da bizim Nuruosmaniye, açık kapalı çarşı gibi tradisyonel dükkanların olduğu sokakmış. Gezinerek giderken bir meydana çıktım ki cıvıl cıvıl Monastiraki Meydanıymış. Gitmek istediğim yer orasıydı ama haritadan bakınca daha uzak gibi duruyordu mesafeler halbuki çok yakınlarmış birbirine. Hala gündüz akşam olmuyor güneş batmıyor bir türlü şahane! Eski otantik dükkanlar, sokaklar, meydanlar, insanlar, gençler, müzisyenler bir Cuma akşamüstü cıvıl cıvıllar.
MONASTİRAKİ
Tesadüf gruptan arkadaşıma rastlayınca girdik bizim Nevizade gibi bir sokağa sıra sıra lokanta, kafeler Parthenon manzaralı. Oh mis, söyledik biraları öyle yorgun oturmuşuz ki kıpırdamadık uzun süre, gündüz akşama döndü diğer arkadaşlar geldi, bizim birahane ışıkları açınca oldu çok şirin bir lokanta. Tabii ışık dediysem noel süslerini çıkarmamışlar.
MONASTRAKİ |
Sokak giderek kalabalıklaştı ortam çok güzel, meydanda bir dolaşıp yine en canlı sokak burası geri geldik yemek yiyecek bir yer arandık, hem beğendiğimiz hem bizi yer yok diye geri çevirmeyen tatlı bir yeri biz de geri çevirmedik. Ne kaldı yemediğim baktım menüde soslu midye gördüm ilk kez, oleey çok sevindim yakaladığıma. Bir de ahtapot ızgara bölüştük üç kişi Grek salatayla buyurun bunları yiyip bira içip 15 Euro falan verdim.
Akşam yemeği için öneririm |
Menü genelde her yerde aynı fiyatlar, zevkinize göre seçin bir lokantayı |
PLAKA SOKAKLARI |
PLAKA
Plaka |
Baktım grup yorgun döndük evimize, kızcağız bizi eve kadar teslim etti öyle tatlıydı. Ertesi gün yarım günüm var nereye gideyim sordum. Exarchia dedi, Arkeoloji Müzesi, Teknik Üniversite ve en günceli bir direniş parkı var görün dedi. Geceden eşyaları toplayıp sabah fırlamak üzere hazırdım.
Gece o yorgunluk ve adrenalinle uykusuz geçince 9.30 gibi çıkabildim 12.30 gibi eve gelip valizimi alıp havaalanı için metroya yürüyeceğim, yol bir saat sürecek 15.30 uçağıma 14.30 de bile alana gitsen yeter dediler. Metro evden 5 dakika mesafedeymiş havaalanı 10 Euro, taksi ile 45 Euro, 40 Euro'ya götürecekti benim şöför, metro makul geldi. Acelem varken yürümedim Exercia bayağı uzak gözüküyor haritada tepede, hem de metroyu ilk kez denedim yerini keşfettim. Exercia'ya Acropolis'den gitmek için Syntagma'da hat değiştirip Omonia'da indim. Hangi çıkıştan çıkayım kestirme olsun derken yaşça büyük bir beyefendiye sordum Exercia deyince yüzü karardı, nasıl düzgün İngilizce'si ve kibar, ne işiniz var orada, çok tehlikeli deyince tırstım, çantanıza falan sahip olun dedi, hadi bakalım Aydan buyur son 2 saatinde maceraya mı geldim diye düşündüm. Adamcağız sorup da ben Istanbul'danım deyince nasıl aydınlandı gözleri, ah çok severim, hep geliriz tatile, akrabalarımız var oradan diyerek beni doğru meydana kadar çıkardı. Hani biri de yardım etmesin mümkün değil artık eminim.
Burası bayağı geniş caddeler, binalar hem iş yerleri hem apartmanlarla Harbiye gibi bir yerdi. Yürü yürü buldum sorarak işgal parkını. Ama Gezi'nin yanında bir avuç kum havuzu sayılırdı:). Resimlerini çekerken bir siyahi noluyor gibi üzerime geldi yok yok seni değil grafitiyi çektim diye işaret edip uzaklaştım. Buyurunuz işgal parkı burasıydı.
Exercia işgal parkı |
Sonra üniversitenin önünden geçerek Arkeoloji Müzesinin önüne geldim bakındım, içeri girmeyeyim bu kadar heyecan yeter döneyim bir de uçağı kaçırmayayım diyerek dönüşe geçtim. Kahvaltı yok çay kahve yok oturacak zaman yok sabahtan beri koşturduğumdan, yoldaki bu simitçi imdadıma yetişti.
Taze rastlarsanız kaçırmayın bu simidi |
Yediğim en lezzetli unlu mamüldü oralarda, küçük aldım keşke 2 tane alaymışım dedim. Yiyerek metroya inerken bir simitçi daha gördüm bir tane daha aldım ki kağıdın üstünden tutunca bayat yumuşak diğeri kıyın kıyındı. Başkasıyla değiştireyim deyince adam çok kızdı attı önüme parayı değiştirmedi:) Yine aynı aktarmalarla Acropolis'de indim, tam saat 12 nasıl sıcak yanıyor şehir. Eve girdim çıktım, koş gene metroya bu sefer istikamet havaalanı. Bir aktarmayla 1 saatte gittim havaalanına çok rahattı. Çok yorgun olabilirim ama o kadar mutluyum ki hissetmiyorum üstelik sıfır uykuyla. Atina'da ilk gün evden çıkarken 3,30 da açtım adım sayarı yarım gün gece yatana kadar 20 bin adım atmışım. Akşam Pire'de yemek ye tavsiyesine uyamadım sadece Pire kaldı görmek isteyip de gidemediğim. Ama gördüklerimden çok mutluyum.
Dediğim gibi Atina hakkında hiç bir bilgim yoktu, tek fotoğrafını bile görmemişim. Şehrin bu kadar köhne ve eski kalabilmesine hayret ettim. Bir tane değil plaza cam kaplı bir bina bile görmedim. Şehrin içindeki ağaçlar, devasa parklar, hele ki National Garden'a içine girmeden bayıldım, keşke Exercia'ya koşturacağıma parkta son iki saati geçirseymişim dedim. Yeşili, tarihi dokusu, metro istasyonuna girerken bile karşınıza çıkan camla kaplanmış zeminde tarihi eserlerin üzerinden geçmek etkiliyor.
ŞEHRİN GÖBEĞİNDE BÖYLE BİR PARK |
İnsanlar kriz yaşıyorlar ama bizdeki umutsuzluk yok, nolucak bu memleketin hali dertlenmesi pek yok, yaşam devam ediyor. Günlük hayattan keyif almayı da eğlenmeyi de iyi biliyorlar. Akdeniz sıcaklığının içine hemen alıveriyorlar sizi, çok özendim.
Sirtaki hocamın önerdiği yerlere gidemedim ama sizin için yazayım belki denemek istersiniz:
Atina'da deniz mahsülü, balık için
- Pirea'da Papioanou
- Vuliagmenis'de - Akti
- Paleo Faliro'da Psarades
- Glifada'da Sardelaki
Et için:
- Burnazi'de Base Grill
- Glifada'da Yorgos
-Amfitheas'da Mpampis
Sirtaki için tavernalar:
- Stoa Ton Athanaton
- Kotarou salaş bir mekan
- Metaksou
Bir de ne alayım gelirken derseniz tavsiyem viski sevdiğim için belki çok beğendim, Tsipouro (sipuro diyorlar) içki minik şişe ve minicik bardakla servis ediliyor barlarda, bazen de rakı kadehinde buzla sek içiyorlar epey sert iki türlü de içtim beğendim ben.
Tsipouro favori içkim oldu, yemek sonrası içiliyor hazıma faydalıymış hem de:) |
Susamlı bal bademli şekerlemeden tadın (şeker hiç yokmuş bal var sadece) çok turistik her yerde bulabilirsiniz ama taze fırından çıkmışı güzeldi Kalamata'da, şöyle taze fırından çıkmış Kavala kurabiyesi yiyemedim, bizim Levent Tadal'ınki daha lezzetlidir.
Bir haftanın sonunda içimdeki his hani suyu kaldırsalar aradan, biz gayet bin yıllık tanış halklar olarak komşu komşuya yaşar gideriz. O kadar çok ki ortak yönlerimiz... Şu siyasetçilerin bunca yıldır düşman tohumu ekmesi çok yazık olmuş... Benim eski önyargılarım hemen yıkıldı, tatillerde hep gidesim var daha uzak adalarına, öncelikle de Mamma Mia filminin çekildiği adayı bellemiştim filmi izlediğimde.
Umarım sıkmadım sizi. Sizden de Soprades adaları, Skopedos veya diğerleri için tavsiyelerinizi beklerim.
Sevgilerimle,
Aydan
Not: Yazılarım paylaşıma açıktır, izine gerek yok bilhassa memnun olurum okunup paylaşılmasından.
Blog adresim: www.aydanugur.com mail adresiniz ile kayıt olabilirsiniz; Instagram: aydanu - https://www.instagram.com/aydanu/ mail adresinizle abone olabilir
Facebook sayfam: https://www.facebook.com/Aydan-Ugur-1616728188574064/?fref=ts blog sayfamı beğenerek takip edebilirsiniz
Yorumlar
Yorum Gönder