HAYAT BÖYLE BİR ŞEY MİYDİ? 2. BÖLÜM
Psikolog Dr. Meltem
Kavcar Sırmalı ile 50'li yaş kadınları tüm yönleriyle konuşmaya devam
ediyoruz
AU: Biraz da kadın
erkek ilişkilerine bakalım mı? Kocalarla durum nasıl?
MKS: Kocalarla ilişkide
kadınların konumu da farklılaştı; ya kocalarla didişmekten vazgeçip güzel bir
hayat yürütmeyi, ya da kocalarla didişmekten vazgeçip kendi başımıza yaşamayı
öğrendik. Ama her halükarda artık didişmenin bir fayda getirmediğini, insanları
değiştiremeyeceğimizi öğrendik. Bazılarımız boşanmayı, bazılarımız evliliği, daha
doğrusu düzeni sürdürmeyi seçti.
Dr. Meltem Kavcar Sırmalı bir sunumdan |
MSK: Buradaki en önemli
sebep şu tabii; insanlar ayrıldıkça toplum düzeninde sıkıntılar oluşmaya
başladı. İnsanların depresyonu iş hayatlarına yansıdı. Genel hayatla ilgili
tüketimlerine yansıdı. Sosyal hayatlarına yansıdı. Bundan kimse memnun olmadı.
AU: Ama bir yandan da
bazı sektörler bunu destekledi. Çünkü iki ayrı ev, iki ayrı aş, iki ayrı alışveriş,
vs...
MSK: Çok doğru, ev
piyasası bile herkes boşandığında sıkıntı getirmeye başladı. Diğer alanlardaki
tüketimler düştü bu sefer. O nedenle genel olarak baktığımızda ailenin bir
arada olması ekonomik açıdan tercih ediliyor, burada çocukların evlerden daha
erken ayrılması destekleniyor, yaşlıların da ayrı yaşaması o anlamda o
sektörlerdeki sirkülasyonu sağlıyor. Aile bir arada olduğu müddetçe tüketim
daha fazla. İnsanlar evde mesela daha çok yaşıyorlar, alışveriş yapıyorlar
çünkü herkes dışarıda yemek yiyemiyor. Ayrı olunca sıkıntılar oluyor. Hâlbuki
aile olunca bir şeyler daha düzenli harcanıyor. Tüketim için daha faydalı bir
sistem.
AU: Bir yandan da Y
kuşağı aile olmayı, arkasında anne baba desteği olmasından hoşlanıyor. Biraz da
böyle bir şey var galiba.
MKS: Biraz da şu var;
onlar büyürken işteki anne babalarını özlemiş çocuklar. o yüzden aile hayatını
seviyor onlar.
AU: Biraz onları
konuşalım istersen. Bize Y kuşağını iş hayatında tanıma eğitimlerinde de bu
teyit edildi. "Onlar daha çok proje çocukları, anne baba hep karar verip
zorlamış ne yapacaklarına (eğitim, spor, kurslar gibi), bana bir şey olursa
anne babam arkamda, onlar halleder eğilimiyle büyüdüler; çünkü düştüklerinde
hep onlar tarafından kaldırıldılar" denmişti.
MKS: Evet ama bu da
onların bireyleşme sürecinde sıkıntı olduğunu gösteriyor. Bu gençler kendi
istekleri için savaşmayan bir kuşak olduklarından bireyleşme, tutarlılık, sebat
gibi konularda problemleri var. Büyürken bir zorlukla karşılaştıklarında hep
anne - babaları devreye girdi ve hayatlarındaki sıkıntıyı çözdü. Ancak bu
“lüks” Y kuşaklarının problem çözme, hayatla baş etme becerilerinin maalesef
çok düşük olmasına neden oldu. İş hayatına baktığımız zaman bunun yansımalarını
birebir görüyorsundur sen tabii. Birçok problem var. Onlar işe başladıklarının
ertesinde Genel Müdür olacaklarını zannediyorlardı. Çok yanlış yetiştirildiler.
Aileler kendi sahip olmadıklarını çocuklarına verdi; ama maalesef kontrolsüz
verdiler, sorumluluk vermediler. Problem çözme becerileri dersek bugün Y
kuşağı çocuklarına baktığımız zaman onların hiç biri sokakta kavga etmemiştir.
Bakıyoruz mesela o anlamda problem çözme becerileri gerçekten kötü çünkü çok
izole yaşamışlar, çok izole büyümüşler. Onların en büyük kavgası Twitter
üzerinden oluyor; ama gerçek hayat böyle çalışmıyor.
Hayatında hiç otobüse
dolmuşa binmemiş genç var. 19 yaşında erkek hiç hayatında toplu taşımaya
binmemiş, hiç bilmiyor.
AU: Ve biz böyle düşünmeye
devam ederken bir de baktık bu çocuklar Gezi’de bambaşka, hiç beklemediğimiz
tanımadığımız bir direnişle bizi kendilerine hayran ettiler. Hepimizin bakışı
bir anda değişti, umudumuz oldular. Var olsunlar!
İstersen bir de genç annelere seslenelim, onlar da bir başka türlü. Onlara tavsiyelerin ne olur?
MKS: Genç anneler şimdi
devamlı çocuk bakımı ile ilgili kitap okuyup. Çocuk 1,5-2 yaşındayken bizlere
getiriyorlar. Çocuğun hiç bir problemi yok ama.
AU: Ya varsa diye mi?:)
Çok endişeliler, bilmiyorum biz mi rahat büyüttük?
MKS: Çok çok
endişeliler, çok okuyorlar, okudukça tabii çok farklı ekoller çok farklı
bilgilerle yaklaşıyor çocuk yetiştirmeye. Onlar da her bulduklarını okudukları
için bu konuda sıkıntı doğuyor. Biz daha otoriteye saygılı nesildik. O yüzden
doktorların söylediklerini baz aldık ve öyle yetiştirdik çocukları. Ama şimdiki
anne baba olan nesil otorite saygısı ile büyütülmedikleri için onlar okuyor,
ama okuduklarında doğru bilgi kadar yanlış bilgi de var. Internet bu anlamda
bilgiye ulaşmak evet çok kolay, ama doğru bilgiye ne kadar çabuk ulaşıyorsak
yanlış bilgiye de o kadar kolay ulaşıyoruz. Onun getirdiği büyük bir sıkıntı
var. Kafaları çok karışık, çok kaygılılar. Devamlı hemen her ailede görüyorum
ben bunu; çocuk olduktan sonra direksiyona hep çocuk oturuyor. Mesela çocuğun
sağlığı için belirli bir saat vardır yatması gereken; ancak bakıyorum şimdi
çocuklar karar veriyor ne zaman uyuyacaklarına.
Şimdi annelerin işi
gerçekten zor bir sürü meslek var, koçluklar var. İnsan denen canlıyla
uğraşıyorsan onunla ilgili öğrenim görmen lazım; ama bakıyorum mesela İngiliz
Filolojisi mezunu, 5 aylık koçluk eğitimi almış insanlar koçluk yapıyor. İnsan
gibi karmaşık bir canlı için 5 ayda nasıl eğitim alınır? Bu da tabii çok yanlış
bir şey. Maalesef buralarda da çok büyük sıkıntılar oluşuyor.
Genç annelere
söyleyebileceğimse çocuk biraz düşe kalka büyür. Motor becerilerinin bile
sağlıklı gelişebilmesi için koşması lazım, koştuğunda ilk zamanlarda tabii ki
takılacak ve düşecek. Sonra o takıldığı yeri öğrenip takılmamayı öğrenecek
sonraki koşularında takılmadan koşacak. Ama biz çocuğun önündeki bütün
takılabileceklerini alırsak ileride gerçek hayatta sıkıntı oluyor.
Onun için ben hep hamilelere
de aynı şeyleri söylerim: “Bırakın doğa zaten muhteşem bir sistem içinde hamileliği
de size geçirtir, doğumu da normal olarak yaptırır, sonraki süreçte de sistemi
ayarlar. Siz doğaya güvenin, yeter.” Çocuk yetiştirirken de tabii en iyi
şekilde yetiştireceksiniz, ama bu kadar çocukların hayatını kolaylaştırarak
yetiştirmeyin. Hayat öyle çalışmıyor. Çocukların bu becerileri küçükken
geliştirmeleri lazım ki ilerki yıllarda hayatla baş edebilsinler.
AU: Genç anneleri de
konuştuk. İstersen gel önümüzdeki döneme bakalım. Menopozu nasıl rahat
geçireceğiz?
MKS: Hımm çok önemli
bir şey:) Menopozla kadın olmanın bir alakası olmadığını anlayarak. Biz
menopozdan önce de kadındık sonra da kadın olmaya devam edeceğiz. Hayatımız
bitmiyor. Menopoz öncesinde de, sonrasında da, esnasında da düzenli, sağlıklı
bir cinsel hayatımız olmalı, her zaman çok güzel bir kadın olduğumuzun farkına
varmalıyız. Menopoz sadece hayat evrelerinden biri. Bu kadar ciddiye alıp
hayatınızın ortasına koyarsanız sıkıntı yaşarsınız. Adet görmeye başlarken
nasıl bunu hayatınızın ortasına koymuyorsunuz, bütün hayat bunun çevresinde
dönmüyor, hatta bunu sıradan bir olay olarak yaşıyorsunuz hayatınızda, menopoz
da onun gibi bir şey, sıradan bir durum. Bir hastalık değil. Son derece doğal
bir fonksiyon.
AU: Bizim annelerimizin
ne zaman ne olduğunu bilmezdik, hiç konuşulmazdı. Ben bilmedim mesela:) Bizim
nesil mi acaba çok gündeme getirir, eyvah nasıl olacak der oldu?
MKS: Çok fazla
körüklendi bu da işte. Tabii yaş almakla ilgili genel bir problem var. Dünya
hep gençlik üzerine kuruluyor ve menopoz gençliği değil yaşlılığı
çağrıştırıyor. Bu nedenle kadınlar menepozda ilgili tedavi gördüklerinde en çok
ne tedavisi görüyorlar? Hormon alıyorlar kırışma olmasın, ciltleri daha iyi
dursun, göğüsleri boşalmasın, ateş basması, terlemeler, sinirlilik gibi menopoz
şikâyetleri olmasın diye. Hâlbuki siz kadınlığınızla barışıksanız bu şikâyetler
sıradan şeylerdir. Menopoz beni daha az kadın yapmıyor. Cildiniz biraz daha
kuruyabilir, daha fazla nemlendirici kullanın bir şey olmaz, SIRADAN bir durum.
Ama gençliğe yönelik sistem gençliği uzatamadığı için yaşlanmayı da ortadan
kaldıramadığı için orta yaşı uzatmaya çalışıyor. E orta yaşın doğal
eşleşenlerinden biri de menopoz. Ama biz bunu ne yapıyoruz, yokmuş gibi yapmaya
çalışıyoruz hormon tedavileriyle. Hâlbuki buna hiç gerek yok. Doğal bir şey bu.
Ve dediğim gibi siz hayatınızdan memnunsanız menopoz da hayatınızın son derece
doğal bir parçası. Bunu bu kadar gerçekten hayatın ortasına koyup da bu kadar
çok üstünde konuşmanın bir manası yok. Sıradan bir durum, olacak ve ondan sonra
hayat yeni evresinde devam edecek.
AU: Biraz da acaba
kadınlar şımarıklık mı yapıyor. "Ben menopozdayım beni mazur görün"
gibi bir sığınak mı var?
MKS: Onun sebebi tabii kadınların
geneliyle ilgili. Bizde bu çoktur. Kadınlar genel anlamda baktığımızda ailelerinden,
çevrelerinden yeterli ilgiyi almazlar. O yüzden bizde böyle sıkıntı olduğunda
bayılan kadın çoktur. Neden? Başka türlü kimse onlara dönüp bakmıyor; ancak bir
hastalık olduğunda, bir problem olduğunda dönüp bakıyorlar. E kadın da hep
böyle sıkıntılar üzerinden ailesiyle, çevresiyle iletişmeyi öğrenir. Menopoz da
bu davranış kalıbının en doğal, en uzun süre kullanılabileceği süreçlerlerden
biri. Yani kimsenin "yok canım senin bir şeyin yok” diyemeyeceği, legal,
kabul görmüş bir hayat evresi. O yüzden kullanıyorlar mı? Evet, tabii
kullanıyorlar; çünkü öbür türlü kimse onlara bakmıyor ki? Bunu öğrenmemiz
lazım. Biz başkaları bize baksın diye kendimizi kötü hissetmek, zarar vermek
zorunda değiliz. Birisi bizimle ilgilenmiyorsa onu hayatımızın dışına çıkarmak
daha doğru bir sistemdir. Bu dışarı çıkartma fiziksel olarak olamıyorsa,
duygusal olarak olur.
AU: Konuştuğumuz her
şeyi bir araya getirirsek: güzel bir ikinci yarı, yaşlılık geçirmek için
kendimizi seveceğiz, kendimizi önemsemeyi öğreneceğiz, hayatta önce ben
diyeceğiz. Bunu öğrenmiştim de "bencil mi oldun sen" diyenlere ne
diyeceğiz Meltem'im?:))
MKS: Hostes ne diyor kabin
basıncı düşüp oksijen maskeleri düştüğünde? “Önce maskeyi kendinize takın” diyor?
Neden önce ben? Ben iyi olursam çevreme faydam olur. Eğer ben iyi olmazsam, hep
başkaları için yaşarsam bir gün gerçekten başkalarının bana ihtiyacı olduğunda
ben zaten tükenmiş olurum. O yüzden bu çok önemli. Bunun bencillikle alakası
yok, bunun sadece sağlıkla alakası var. Sağlıklı olmak için hepimizin “önce ben”
demesi lazım. Ben iyi olayım, sağlıklı olayım, huzurlu keyifli olayım ki
çevreme faydam olsun. Ben her gün asık suratla bir odaya girdiğimde kime ne
faydam olabilir. Ama ben mutlu, keyifliysem her gün bir odaya gülümseyerek
giriyorsam en azından herkese sirayet eder gülümsemem, herkesi gülümsetirim:)
Kendileri için
kadınların bunu öğrenmesi lazım. Gülümsediğinizde daha az kas çalışıyor, surat
asmak için daha çok kas çalıştırmanız lazım. Bir de her gülümsediğinizde
endorfin salgılıyorsunuz, daha ne!:) Kendinizi iyi hissedeceksiniz. Arabesk
olmaktan vazgeçelim, devamlı şikâyet şikâyet nereye kadar...
******
Meltem'ciğim iyi ki ben
bunları yıllar içinde seninle konuşa konuşa öğrenip hayatıma monte etmeye
çalıştım. Şimdi de tüm kadınlarla paylaşma imkânı verdiğin için çok teşekkür
ediyorum sana. İleride başka konularda yine birlikte bilgi aktarmak üzere
teşekkürlerimle.
Dr. phil. R. Meltem Kavcar Sırmalı'ya dr@meltemkavcarsirmali.com e-mail adresinden ulaşabilirsiniz.
Facebook'ta blog için Aydan Ugur (Blogger) sayfamda her yazımı paylaşıyorum, sayfamı beğenip oradan da takip edebilirsiniz blogu. Sizlerin sayfalarınızda paylaşımlarız beni daha çok insana ulaştırır, izine gerek yok bilhassa çok memnun olurum, şimdiden teşekkür ederim. Ben yazmaktan çok keyif alıyorum, umarım siz de keyifle okuyorsunuzdur:)
Instagram adresim: @aydanu
Çok teşekkür ederim ayrıca siteme ziyaretlerinizi bekliyorum http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/
YanıtlaSil