TOG ile Kalamata, Yunanistan- 1


Bu bloga seyahat yazıları amacıyla başlamamıştım ama başladıktan sonra öyle farklı gezi programları önüme geliyor ki yazmadan edemiyorum. Yazdıkça çoğalıyor sanki geziler:) Geçenlerde bir anda Kalamata ve Atina'da buldum kendimi, nereden mi çıktı? Ön hikayesini de anlatayım. İleride inşallah torunlarım okuyacak bu satırları, anneannemiz neler yapmış nasıl yaşamış kayda geçirmek istiyorum. Onları kucağıma oturtup bu kadar detaylı anlatacak zamanımız da olsun tabii inşallah ama taze taze yazasım var. Benim kızlarım böyle büyüdü, babaanneleri ile böyle bir ilişkileri vardı, ağzının içine bakarlardı, uzun sohbetlerle hikayelerle büyüdüler. Kısmetse ben de isterim böyle bir torun ilişkisi... fark yarattığını düşünürüm. Bu araya da yine sokuşturayım annelere tavsiyem her gece oturun o sofradan kalkmayın yemek bitince, mutlaka sohbet edin çocuklarınızla bırakın laf lafı açsın.

Ben bu kış TOG Toplum Gönüllüleri Vakfında Gönüllü Rehber oldum. Sonra Burs Komitesi'ne davet ettiler oraya da peki dedim. Eminönü'ndeki ofise sık sık gider oldum. Çok keyifle gidiyorum gençlerle gençler için çalışmak şahane! Cumartesilerim daha bir değer ve anlam kazandı, işe yarıyorum hissi müthiş! 

Durumdan şikayeti bırakıp memleketime nasıl hizmet ederim, ne yapayım arayışımda TOG hep aklımın bir kenarındaydı, çok şaibeli bir seçim sonrası kendime söz vermiştim, on yıl olmuştur "ben sahada çalışacağım!" demiştim. Farklı sosyal sorumluluk işlerinde faal çalıştıktan sonra bu kış TOG'a bulaştım duyar duymaz budur deyip Rehberlik Projesinde yer aldım. Ne mi yapıyoruz? Mesela Istanbul ve Izmir'de Doğu'dan 500 "Kardelen" kızımız büyümüş Tıp okuyorlar. Onlara veya diğer şehrimize okumak için gelmiş gençlere rehberlik ederek kolay adapte olmalarını, yalnız olmadıklarını, başları sıkışınca imdat diyebilecekleri, ne bileyim bir ses bir nefes bir can arkalarında var olduğumuzu bilmeleri için rehber, hayatlarına tanıklık ediyor, dokunuyoruz. Tabii bu projenin programı resmi tarifi anlatımı bu değil, benim çıkarımım:)
TOG'da tanışma sonrası ilk kez burs mülakatlarına katılmak için davet edildiğimde Tunceli Dersim'den Istanbul Çapa Tıp'da 1. sınıf öğrencisi bir kızın karşıma gelişi ve nefesimi kesmesini hayat boyu hatırlayıp anlatacağım sanırım.

Rumuzla R. diyeyim yazmak için iznini aldım, mülakatta şöyle anlatmıştı kendini "Dersim'de badminton şampiyonuydum, yan flüt çalıyorum, sabah çok erken okula gidip kimse yokken 1-2 saat test çözerdim, Tunceli ve Dersim'den Istanbul Tıp kazanan ilk öğrenciyim, sokaklara afişlerim asıldı" ... nasıl kibar nasıl güzel bir genç kız, "dün sinemaya gittim" gibi sıradan anlatıyor bunları. O gün onlarca pırıl pırıl genç Tıp öğrencisi kızla tanıştıkça umut doldu içim. Çok istedim en çok R.'nin rehberi olmak, sağolsunlar denk geldi eşleştim. R. ile Istanbul'un farklı güzel bir yerinde buluşuyoruz her seferinde. Rehberden beklenen ayda 2 defa yüz yüze görüşme yapmak, bazen derslerinden fırsat olmuyor ama gayret ediyoruz, en azından haberleşiyoruz. Tavsiye ederim, müthiş heyecan katıyor insana bir gencin hayatına tanıklık, hele ilklerine eşlik etmek, onu dinlemek, yetişmesini izlemek. TOG burs verirken akademik başarının yanında sosyal başarılarını da çok önemsiyor dolayısıyla gençlerin hepsi ayrı özel cevherler.

Bu projeye katıldıktan sonra Avrup Birliği Erasmus Plus MentorPower Projesi çıktı karşıma. "Aydan Hanım aynı rehberlik gibi size bir de Suriyeli Mülteci menti verelim siz bunu da yaparsınız" dediler, gelene hay hay dedim. O projede de çalışmayı kabul ettim. Bu yıl yeni başladı 12 Mülteci 12 Mentör ile eşleşti aynı Rehberlik'deki gibi yapılan iş.

MentorPower nedir? TOG Web Sayfasından: 

Proje süresi: Mart 2015-Şubat 2017; Proje Uygulanan ülkeler Fransa, Norveç, İsviçre, Türkiye, Yunanistan, İspanya

MentorPower projesi, genç göçmenlerin mentörlük uygulaması aracılığıyla sosyal ve iş hayatına katılımlarını kolaylaştırmak, bu süreçte gençlere destek ve teşvik vermek aynı zamanda da bunu sürdürülebilir kılmak için oluşturulmuştur. Proje süresince 5 uluslararası toplantı düzenlenip sonucunda 10 profesyonel eğitimci, 60 mentör ve 60 mentee'nin eğitilmesini hedefler. 8 ay boyunca mentörler ve menteeler düzenli olarak buluşurlar. Bu süreçte gençler çeşitli sektörlerdeki profesyonellerle ilişki kurma, onlardan iş hayatı hakkında kariyer tavsiyesi ve rehberlik alma şansı bulurlar. Projenin hedeflenen önemli çıktılarından bazıları da "Göçmen Gençlerle Mentörlük Üzerine İyi Uygulamalar Raporu", "Mentörlükle Göçmen Gençlerin Topluma Uyum Sağlaması üzerine Kılavuz" ve katılımcı ülkelerin her birinde otoritelere gönderilecek "Politika Önerileri" yazılmasıdır.

Bu teklif hiç tesadüf değildi çünkü ben o ara bir anda önüme gelen bir Suriyeli aileye yardım toplamakla meşguldüm. Istanbul'da Avcılar'da sadece iki bavullarıyla tuttukları evden tanıdığım komşusu hikayelerini anlatınca tesadüfen haberdar oldum. Hemen Facebook/Instagram'da duyurup, gelen inanılmaz yardımlarla evlerini yuva yapmak ile meşguldüm. O aileyi iki günde topladığım eşyalarla ilk ziyaretimde kafamdaki "Suriyeli eşittir dilenci, karanlık insanlar" negatif algısı da şıp diye silindi. Çok güzel çok temiz yüzlü 20'li yaşlarında bir genç kadın ve 2 yaşında tatlı oğlunu görür görmez içim ısındı kanım kaynadı, ayrılmak istemedim, giderken içime sokasım geldi o derece. Kadın çok genç ikinciye karnı burnunda, eşinin bir eli yok, ama ne mutlu iş bulmuş bir fabrikada çalışıyor... Boş evde ot yok ocak yok oturuyorlardı. Allah bu önyargımı kırmak ders vermek için önüme onları çıkardı diye düşünüyorum. Beni çok şaşırtan boyutta arkadaşlarım el verdi, hele ki yurtdışından yetişen arkadaşlarımın büyük desteğiyle sıcak bir yuva kurduk.

Genelde toplumda Suriyelilere karşı ön yargı var, sevilmiyor istenmiyorlar maalesef. Hepimiz aktarılanlardan, negatif propagandalardan etkileniyor empati kuramıyoruz, neleri arkada bırakmak zorunda olup savaş yüzünden mesleği iyi bir işi varken vatanlarını bırakıp yollara düştüklerini görmezden geliyoruz. Benim ilk kırılmam o sahile vuran bebek cesedi fotoğrafıdır, unutamam... Aslında ondan da önce, evvelki yaz Datça'da otururken gözümüzün önünde sahilimize çıkan sahil güvenlikten kaçan bir tekneye doluşmuş onlarca insanın çaresizliğini görmemdir belki. Şimdiye kadar 4000 Suriyeli bu yolda denizlerde hayatını kaybetmiş. "Suriyeli menti de ister misiniz?" denince hiç düşünmeden peki dedim. Bir taneciğine faydam olacaksa ne mutlu bana.

Bu programa katılan ülkeler Norveç, Fransa (ev sahibi), İsviçre, İspanya, Yunanistan, Türkiye. Diğer ülkeler İspanya'da toplanmış, Yunanistan ile biz benzerliklere sahip olduğumuzdan Yunanistan ile birleştirilmişiz, onlar bize gelecekmiş ama Istanbul'u güvenilir bulmadıklarından bizi davet etmişler. Üç hafta kadar önce gelir misiniz mentorların ortak sorunları, projeyi nasıl geliştirebiliriz vs. konuşacağız dediler . Ona da hay hay dedim. Ve apar topar hazırlanıp gittim.

Hani Kalamata'ya yolu düşer mi insanın kolay kolay bilemedim ama ben yine de kayda geçireyim.  Program 5 gün çok uzun, öyle belirlenmiş diğer ülkeler de öyle yapmış, kısaltsak falan dedim ama yok uymak durumundaymışız, tamam dedim. 

6 Mayıs Cuma sabahı Aegean Airlines ile Atina'ya hareket ettik beklediğimden düzgün bir hizmetle Atina'ya indik ki bingo! Grev varmış toplu taşıma yok, taksiler var. Havaalanından çıkışta sıra sıra transfer için son model siyah Mercedesler, Vito'lar dizilmiş. Grev değil star karşılamasındalar sanki. 6 kişiyiz 2 taksiyle 45'er Euro'ya şehirlerarası otobüs garına gittik. O kadar ani gelişti ki bu gezi ne bir Kalamata ne bir tatil için kalacağım Atina yazısı, fotoğrafı bakamadan düştüm yola. Atina'dan hiç bir şey anlamadım havaalanı-otobüs garı arası herhalde şehir dışı köhneliği ondan dedim. 

Otobüs garı eski Anadolu kasaba filmlerindeki gibiydi. Oturduk bir kafeye ilk pide arası domuz döneri patates kızarması pek bayıldıkları yemeklerini orada gördüm. Bilmiyordum tabii bu patates kızartmasına hele pide içinde ne kadar düşkün olduklarını her menüde her yemeğin yanında illaki var. 


gezi, tatil, yunanistan tatili, kalamata'da ne yapılır
Atina-Kalamata karayolu
Otobüs 2 saatte bir var Kalamata'ya, ekspresi yakalarsanız şanslısınız 2 saat sürüyormuş. Otobüs bileti 25 Euro. Biz her köy kasabaya uğrayan "dilenci" otobüsüne denk geldik. Zamana yolculuk gibiydi benim için eski filmlerdeki sahneleri yaşadım kıyafetler, insanlar, kasabalar, evler donmuş kalmış... 

3,5 saatte vardık, yol boyunca bolca zeytin ağacı, yeşillik bomboş araziler, eski evler gördük. TOKİ gettoları yok, dağ başında anlamsız lüks villalar yok, boş hatta fakir sayılır bir kara parçasında yol aldık. Kalamata'ya öğleden sonra vardık, otogarda proje ev sahibimiz K.A.N.E Gençlik Merkezi'nden sevgili Fotini karşıladı bizi, taksilerle (5 Euro) otolimize geldik. Otelimiz Byzantio şehir merkezinde, şehir dediğim Beşiktaş kadar bir yer zaten, yeri çok iyi ama köhneydi, tavsiye etmem tatil için.

Kalamata'da 6 gün ve Atina'da 24 saat macelarım devam edecek... Uzun yazıyorsun diyollar kesiyorum:)

Sevgilerimle,
Aydan



Not: Yazılarım paylaşıma açıktır, izine gerek yok bilhassa memnun olurum okunup paylaşılmasından.

Blog adresim: www.aydanugur.com; Instagram: aydanu - https://www.instagram.com/aydanu/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANİ İŞİTME KAYBIM

YENİ HOBİM ÇİNİ BOYAMA

Kapalıçarşı Dosyası - Alışveriş Adreslerim