Paris'te Noelde Bir Anne Kız 2
3. gün Paris dendiğinde en
beğendiğim yer diye bellediğim Montmartre'a, Sacré Coeur’e gideceğimiz için çok
sevinçliydim. Güneşli bir güne daha çok sevinemezdim, Sacré Coeur’de yine uzun
uzun dua ve şükrettim, Galeri Montmartre çok enteresandı girişte Picasso, Dali
eserlerinden sergiyle burun buruna geldik. Bir bilen ile gidince, turistleri
yukarıda bırakıp aşağıya sokakların içine yürüdük, küçük şarap bağını gördük,
evlere bayıldım. Hele burayı sanatçıların şehir yenilenirken direnip
Belediye'ye karşı koruduklarını öğrenince daha da sevdim. Bir zaman Monmartre Paris'ten bağımsızlığını ilan etmiş. Orada yaşayanlar da şehir dışında ucuz kiralar sebebiyle atölye tutmuş sanatçılar. Özgür Monmartre Komünü'nü kurmuşlar. Dadaistler, Picasso ve ekibi Gökdelen Karşıtları diye bir grup kurmuşlar. Meşhur sembol Le Chat Noir - Kara Kedi yeşil panjurlu evin adıymış, burada eski kabare geleneğini hiç kapanmadan hala sürdürüren tek kabereymiş.
Hediyelik eşya dükkanlarına bakan bir cafede sosis-birayla soluklandık, ver elini sokaklar, Moulin
Rouge... turistik fotoğrafları çektik, metroya atladık ve büyüleyici Eiffel...
bir de yolda Churros yedik ki (yağda kızartılan tatlı hamur, toz şekere ve
Nutella'ya batırılmış) beni benden aldı... Üç öğün acımadan yenir yani,
rastladıkça boş geçmedik:)
5. Gün daha önce görmediğim Le Marais bölgesi vardı planda, en
sevdiğim yeni keşfim oldu bu gidişimle. Geniş caddede zincir mağazalar bizim
Nişantaşı gibi, ara sokaklarda birden Galata'nın bohem havasına geçişi fark
ediyorsunuz. Bayıldım, butikler, vintage dükkanlar çok zevkli gezmesi.
Alışveriş de bazı yerlerde uygun ve mümkündü :) Baştan aşağıya turlayarak,
kahve-pasta duraklarıyla nefis bir gün geçirdik.
6. Gün Pazar eve getirmek için süt reçeli başta, kestane
reçeli/püresi, peynir, jambon, şarap alışverişiyle yurdun yakınındaki marketle
başladık güne, peynir cennetine düşmüş fare gibi kaybettim kendimi. Marketin
yanında bir semt fırını var, kızım çok anlatır pastalarını. Bütün gün yoluna
düştüğümüz mont blanc'ın şahanesini bulup aldık hemen, milföy diye Istanbul'da
yediklerim milföy değilmiş meğer. "E kızım burada varmış niye arandık o
kadar" dedim, "baktım o pastane en meşhuruymuş ondan götürmek istedim
seni" dedi, ah güzel kızım en meşhurunu layık görmüş bana:)
O Mont Blanc buraya gelecek dedik!:) |
Pastaneler.... Cafeler...
Yurdun karşısında markete giderken kestirme yol olarak bir parktan geçiliyor (Parc Montsouris), Yıldız Parkı gibi ama düzlük, bir de göleti var, Zeynep hava güzelse kitabını alıp geliyormuş, ya burada ya Sein nehri kıyısında hep bir "piknik yaptık" diye bahsederdi, bayıldım!
Neyse taşıdık attık dolaba aldıklarımızı, yine yollara düştük. Son günümüz pazar ya Clignancourt'aki bit pazarına gideceğiz (ki çok erken bitiyormuş, eski züccaciyeye bayılırım, ev için obje alırım illa gittiğim yerlerde eskicilerden) ya da Yahudi mahallesi olduğu için tek açık yer Pazar günü Le Marais. Bit pazarı saatini geçirince, bir dahakine dedik doğru Louvre ve Jardin Des Tuileries'den başladık gezmeye, yürüyerek Rue de Rivoli başından başlayarak Marais'ye doğru inerken, "bak burayı seversin" dedi beni bir apartmanın önünde durdurdu. Şahane bir bina. Boş virane bir apartmanı sanatçılar işgal edip, direnmişler Belediye'ye ve sahip çıkıp değerlendirmişler, çoğu orada oda oda sahiplendikleri yerlerde yaşıyorlar, amanın tam bir çağdaş sanat atölyesine dönmüş eski apartman. Les Artistes No 59 Rivoli. Bir kaç foto çektim içeride meğer odalarda yasakmış, işlerin özgünlüklerini korumak istiyorlar. Renkler, ortam muhteşemdi. Hiç sevmezdim, ön yargılıydım, meğer ne direnmiş ayol bu Fransızlar, sevdim ben onları artık:))
Devam ettik geldik yine Marais'deyiz. Carnavalet Müzesi'ni bellemiştim gece bit pazarının yerini google'larken, son gün ilk kez Paris google'lamanın keyfi süperdi tabi, baktım bir şey kaçırmamışım, hatta yazılanlardan fazlasını görmüşüm. Carnavalet Paris Şehir Tarihi Müzesi, gezmesi çok kolay, derli toplu, ücretsiz, tavsiye ederim. Biraz ilerisinde Pompidou Merkezi var. Bu bölgede yok yok zaten:) Ufak alışverişler, neşeli komik şeyleri deneyerek gülmelerle akşamı ettik. Benim yıllar önce gittiğim Brüksel'den beri aklımda kalan Leon'da midye yiyerek son geceyi de keyifle geçirip yorgun döndük odalarımıza. Ertesi gün 29 Aralık apronda vedalaşıp bindim trene ver elini karlı İstanbul...
Çok mutlu ayrıldım, Zeynep'i mutlu, huzurlu görmek, hele hiç alışveriş sevmeyen, dükkan, AVM mecbur olmadıkça girmeyen kızımın beni sabahtan akşama neşeyle sokaklarda, kalabalık büyük mağazalarda ses etmeden eşlik etmesi, harika gezdirmesi mest etti, benimle alışveriş zordur. Ben çorap alırken bile epey düşünür zor karar veririm, ilk beğendiğimi hemen alamam, dön dolaş caddeleri bitirir geri döner alırım beğendiğimi:)) Onu huzurla teslim ettim Paris'e, birbirlerini sevdikleri ve ona çok iyi geldiği aşikar...
Çok yoğun, hızına yetişemediğimiz
geçen yıldan sonra öyle iyi bir tatil oldu ki, büyük kızım üniversiteyi küçük
kızım liseyi geçen yıl bitirdiler, üniversite sınavı, çakışan mezuniyetler, hep hara güreyle geçti. Uzun zamandır bu kadar baş başa ve
kaliteli zaman geçirmemişiz Zeynep ile, neler neler paylaştık, farklı
yönlerimizi gördük, birlikte çok güldük, kızlarıma artık başka
gözle baktığımı görüyorum kendimde. Büyüdüler... Onlar misafir artık evimizde,
en iyi şekilde ağırlamak, birlikte zamanlarımızı en güzel geçirmekle sorumlu
hissediyorum kendimi.
Şimdi evde tek çocukla yeni ve
değişik bir şey yaşıyoruz, İpek'in farklı yönleri gelişiyor, hepimiz ailemizde
yeni bir faza geçtiğimizi hissediyoruz. Onunla çok eğleniyoruz. Bilgi Üniversitesi Ekonomi'de %50 Burslu okuyor. Kızım niye zoru seçiyorsun dünya değişti daha sözel bir şey oku diye tavsiyemizi yaptık ama tercihine müdahale etmedik, kendi karar verdi. Enka'dan sonra büyük değişiklik oldu ona. Evde maskotumuz, neşe, mutluluk kaynağı ailemizin. Müthiştir İpek...En şaştığım mutfağa ilgisi
arttı yeni yeni bu bana çok iyi haber:) Ben yokken arkadaşını davet etmiş, bir
kahvaltı sofrası hazırlamış, fotoğrafını attı bayıldım... Zeynep de orada habire
yemek yapıyor. Şubat'ta geldiğinde iki kardeşin mutfağa girip bir aile toplantımız için tüm gün cheesecake, turta aldığı kadar un:) tarifiyle gayet güzel tutturmaları,
pasta vs. döktürmeleri, her şeyi ikisinin hazırlaması beni benden aldı, ben sadece eşlik ettim şaşkınlıkla:) O günü kalbime yazdım. Üçümüz çok eğlendik mutfakta. Bakıp bakıp büyük bir hazla ve gururla "olmuş bunlar tamam"
dedim kocama:)
İyiyiz yani çok şükür... Kızların hayatına maşallah keyifle tanıklık ediyoruz artık...
Sevgilerimle,
Sevgilerimle,
görsel , duygusal , eğlenceli harikasınız sayın blogger ve muhteşem kızları.
YanıtlaSilçok sevindim harikasınız, teşekkurler:)
SilCanım bende oldu bu iş diyorum:)) Artık anılara anı katmak için birlikte seyahatleri arttırma vaktidir;))
YanıtlaSilÇok yaşa! Bak Kartalkaya ertelenmeseydi 2 haftadır, kaç bölüm yazardım kim bilir:))) inşallah!!
YanıtlaSilOldu onlar, hem de sahane oldular :))
YanıtlaSilHepimizinki, çok teşekkürler sağolasın:)
SilAydanımm, harikasın. Her yazı bittiğinde, "aaa, hay Allah yine bitti" diyorum.
YanıtlaSilKalemine, kalbine sağlık.
çok teşekkür ederimmm!!:)
YanıtlaSil