ENDÜLÜS - BÖLÜM 2 CORDOBA

ENDÜLÜS GEZİSİ - BÖLÜM 2 - CORDOBA (KURTUBA)

23 Nisan - 2. Günün sabahı Granada'da Elhamra Yazlık Saray ve çevresini bitirip öğleye doğru yola koyulduk.  Yaklaşık 2.5 saatlik yolculuk sonrası Endülüs Emevi Halifelerinin günümüzden 600 yıl önce kullandığı “Halife Yolu” üzerinden, Ortaçağ'da Doğu ve Batı kültürlerinin buluştuğu kavşak olan Cordoba’ya varışımızda Endülüs’ün en büyük camisi Mezquita Camii (Kurtuba Ulu Camii) ile 14. yy’da Endülüs Emevilerinin yaşadığı, medeniyet, huzur ve hoşgörünün ispatı olan, ancak Kraliçe İsabel’in İspanya’yı yeniden fethinin ardından yaşadıkları topraklardan çıkartılan Yahudilerin mahallesini gezdik. Cordoba (Kurtuba) cadde ve sokakları tam Meksika filmlerindeki plato gibiydi benim için. Sarı binaların, sarı sokakların arasından gringolar atlarıyla çıkıvereceklermiş gibi geldi:). Eski zamanlara ışınlandık, zaman durdu sanki. 









Heykel Sergisi yerleştirilmiş anıtın içine, çevresine

KURTUBA ULU CAMII

Mescit kelimesinden Ispanyolca Mezquita diye adlandırılan dünyanın en büyük camisi, Abdurrahman I tarafından 785 yılında inşaasına başlanmış ve yapımı bir yılda tamamlanmış. İlk yapıldığındaki büyüklüğü 75 metre eninde ve 100 metre boyundaymış. Daha sonraki hükümdarlar camiyi çeşitli eklemelerle etrafı boş olduğu için rahatça büyütmüş ve  katedrale çevirmişler.











"Caminin içindeki ve dışındaki doğu ve batı rüzgarının yönünün ayarlanması ile cami içerisindeki akustik son derece mükemmeldir. Ses yankılanması caminin her yerinde aynıdır. Kurtuba Ulu cami, Endülüs Devleti’nin başşehrinde olması sebebiyle devletin de merkez camisiydi. Yeni devlet başkanları için biat orada alınır, cihat kararı gibi büyük olaylar onun minberinde ilan edilir, kanunlar halka oradan duyurulur, Kâdî’l-kudât meclisi orada tertip edilirdi. Burası aynı zamanda hem Endülüs’ün hem de bütün Avrupa’nın gözde üniversitesiydi. Dini ve müsbet ilimlerde en seçkin yüksek tahsiller sadece burada yapılırdı. Caminin dış duvarlarında İslam mimarisine damgasını vuran at nalı şeklindeki kemer stilinin orjinalini görürsünüz. Caminin batı tarafında daha sonradan Kardinallik binasına çevrilen Halife’nin sarayı ile Cami arasında son derece dekoratif bir geçiş köprüsü ise tasvirlerde kalmıştır. Batı yönünden avluya girince ilk göze çarpan portakal ağaçları vardır. Kuzey Afrika ve bölge mimarisinin şadırvan tipi olan üstü açık abdest havuzunun yerinde şimdi bir fıskiye var. Muhteşem minarenin yerine çan kulesi yapılmıştır. Avludaki diğer bir dramatik değişiklik cami girişindeki kemerlerin arası kilise mimarisine uygun olarak içeriyi karartmak amacı ile duvar örülmüştür."




Arkadaki parmaklık arkasındaki odalar ileri gelen aileleler tarafından büyük hibelerle kiralanıp sahiplenilmiş. ".xx.. Ailesi" yazıyor tabelalarda, bakımını üstlenmişler, müzayedelerden topladıkları dini obje ve eserleri burada sergiliyorlarmış. Katedralin bakımı da bu bütçelerden sağlanıyormuş.


"Dünyadaki en fazla sütuna sahip olan mabet, Cordoba Camii'dir. Sütunlardan oluşan 19 paralel yol, bu doğrultya dik 36 adet yolu dik açıyla keser. 850 adet olan sütunların çoğu granitten, bazıları da çeşitli taşlardan yapılmıştır. Sütunlar, tuğlalardan ve beyaz taşlardan meydana gelen kemerleri destekler.
Cordoba Camii'nin en güzel kısmı mihrabı ve minberidir. Mihrap at nalı şeklindedir. Mihrap kemerinin dayandığı sütunlar eşsiz güzelliktedir. Caminin dış süsleri çok zarar görmüş olmasına rağmen iç süsleri hala göz kamaştırıcıdır. Mabedin bir diğer özelliği de kemerlerin iki katlı olmasıdır ve bu özellik yalnız bu camide bulunmaktadır.
Cordoba Camii, 1236'da katedrale çevrilmiştir. 1523'te çeşitli ilaveler yapılmıştır, fakat bu arada orta kısımlardan 63 adet çok güzel sütun kaldırılmıştır. Bu harika eserdeki mimari özellik, kendisinden sonraki pek çok esere örnek olmuştur."


Bir sütuna inşaatte çalışan tüm işçiler imza atmışlar, o imzalar plakalara alınıp bir köşede sergileniyor. O zaman için ne zarif bir düşünce. Arap ve Hıristiyan motifleri kilise olduktan sonra iç içe geçmiş. İnsan etkileniyor, Arap izlerini bu muazzam camiide ve Elhamra Sarayı'nda görünce düşünmeden edemiyor o yıllarda Müslümanlar buralara kadar nasıl gelip sahip olmuş, yaşamış ve kültürlerini aktarmışlar...  Hıristiyanlar hükümdar olunca da bozmamış, yanına katedrali yapmışlar, kültürler yan yana olması gerektiği gibi korunmuş.


Camiinin içinde gösterişli Katedral









Kutsal Kase





Avlulara açılan küçük neşeli sokaklar


Cordoba sokakları içinde avlular



Cordoba geceleri çok sessiz sakin oluyormuş o yüzden geceleme önerilmiyor, yarım günlük bir gezi yeterli. Serbest zamanda sokaklarında gezinip otobüsle Sevilla'ya hareket ettik.

Bitmedi devam Sevilla, Ronda, Marbella, Malaga yolda:)

Sevgilerimle,
Aydan


not: Alıntı yazılar Wikipedia ve tarihnotları.com'dan 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANİ İŞİTME KAYBIM

YENİ HOBİM ÇİNİ BOYAMA

Kapalıçarşı Dosyası - Alışveriş Adreslerim